İngilizce Deyimler Ve Anlamları
İngiliz Deyimleri, İngilizce Deyimler ve Türkçe Anlamları
Bugünkü konumuzda ingiliz deyimlerine değineceğiz. Netten derlediğimiz ingilizce deyimleri ve açıklamalarını siz öğrenci kardeşlerimizin kullanımına sunduk. İyi ödevler.
Barking up the wrong tree
Anlamı: Yanlış ağaca havlamak
Cevabı yanlış yerde aramak
Put someone in the picture
Birini resme koymak
Anlamı: Birine olayın iç yüzünü anlatmak
To keep one’s fingers crossed
Anlamı: İyi şans dilemek
To throw one’s hang in
Anlamı: Vazgeçmek
To break the back of it
Anlamı: İşin çoğunu tamamlamak
To be on one’s toes
Anlamı: Harekete geçmek için her zaman hazır olmak
Head start
Anlamı: Avans Vermek
To pull someone’s leg
Anlamı: Şaka ile kandırmak
To put one’s foot in it
Anlamı: İstemeden utandırmak
To toe the line
Anlamı: Kurallara uymak
To be up in arms
Anlamı: Muhalafet etmek
çok karşı çıkmak
To give someone the elbow
Anlamı: Birinden kurtulmak
To get something off one’s chest
Anlamı: İtiraf etmek
To have a chip on one’s shoulder
Anlamı: Kompleksli olmak
To be neck and neck
Anlamı: Aynı düzeyde olmak
Off the top of one’s head
Anlamı: Düşünmeden
To be tied up with something
Anlamı: Birşeyden dolayı o anda meşgul olmak
To be full of beans
Anlamı: Hayat dolu olmak
It was a piece of cake
Anlamı: Çok kolaydı
To drop someone a line
Anlamı: Birisine çok kısa mektup yazmak
To get carried away
Anlamı: Birşeyden dolayı aşırı heyecanlanmak
To make a mountain out of a molehill
Anlamı: Pireyi deve yapmak
To hit the roof
Anlamı: Sinirden tepesi artmak
My father is as bald as an egg
Anlamı: Babam kabak gibi keldir
He has a memory like sieve
Anlamı: Hafızası çok kötüdür
He came out smelling like a rose
Anlamı: Çok başarılıydı
He lives like a king
Anlamı: Kral gibi yaşar
She has a memory like an elephant
Anlamı: Hafızası çok kuvvetlidir
She took it like a duck to water
Anlamı: Onun için çok doğaldı
She looks like death warmed over
Anlamı: Çok gariban gözüküyor
He treats me like dirt
Anlamı: Bana çok kötü davranıyor
She treats me like a king
Anlamı: Bana kral gibi davranıyor
He sticks out like a sore thumb
Anlamı: Herkes tarafından farkedilen birisi
He works like a horse
Anlamı: Çok sıkı çalışır
He has a mind like a steel trap
Anlamı: Çok zeki birisi
He looks like a million
Anlamı: Harika gözüküyor
He went on like a broken record
Anlamı: Kırık plak gibi konuştu
She has something up her sleeve
Anlamı: Birşey planlıyor
He swears like a trooper
Anlamı: Çok küfür eder
She tells it like it is
Anlamı: Herşeyi olduğu gibi söyler
It works like a charm
Anlamı: Çok iyi çalışır
My mother wears the pants in the family
Anlamı: Evin hakimi annemdir
The news spread like a wildfire
Anlamı: Haberler çok hızlı bir şekilde yayıldı
The kids fought like cats and dogs on the street
Anlamı: Çocuklar sokakta kedi-köpek gibi kavga ettiler
My girlfriend is as cute as a button
Anlamı: Kızarkadaşım çok güzeldir
I drink cofee once in a blue moon
Anlamı: Ayda yılda bir kahve içerim
I am tikcled pink that I have passed the exam
Anlamı: Sınavı geçtiğim için çok heyecanlıyım
He eats like a pig
Anlamı: Çok fazla yemek yer
He took it like a man
Anlamı: Olgun bir şekilde kabul etti
He eats like a bird
Anlamı: Çok az yemek yer
He drinks like a fish
Anlamı: Çok içki içer
I slept like a dog
Anlamı: Çok güzel uyudum
My brother runs like a wind
Anlamı: Kardeşim çok hızlı koşar
The teacher is hot under the collar
Anlamı: Öğretmen çok kızgındır
A good friend would give you the shirt off his back
Anlamı: İyi arkadaş senin için herşeyi yapar
We must tighten our belts now
Anlamı: Kemerleri sıkmamız lazım
I have been hoodwinked
Anlamı: Aldatıldım
That idea is old hat
Anlamı: Bu modası geçmiş bir fikir
Guests are given the red carpet treatmen in Turkey
Anlamı: Türkiye’de misafirlere çok iyi davranılır
Let’s go out and paint the town red
Anlamı: Hadi dışarı çıkıp şehrin altını üstüne getirelim
I always look at the world through rose coloured glasses
Anlamı: Dünyaya her zaman pembe gözlüklerle bakarım
When I bought a summer house she was green with envy
Anlamı: Yazlık ev aldığımda kıskançlıktan deliye döndü
Don’t look so blue! Try to be optimistic
Anlamı: O kadar karamsar bakma! Biraz iyimser olmaya çalış
John is a true blue friend
Anlamı: John çok sadık bir arkadaştır
This money is my golden oppurtunity to buy a new car
Anlamı: Bu para yeni bir araba almak için altın gibi bir fırsat
I don’t have a red cent
Anlamı: Tek kuruşum bile yok
Mary talks like a blue streak
Anlamı: Mary çok konuşkandır
He sees red whenever he loses the match
Anlamı: Ne zaman maçı kaybetse kendini kaybeder
I am in a red
Anlamı: Boğazıma kadar borca battım
Agacla ilgili akrostij ingilizce odasi gerekli